İdari Yargılama Usulüİdari Yargı Yetkisinin Kapsamı ve Niteliği

13 Nisan 20240

Madde 1 :

Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir.

Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.

Hukuki Değerlendirme

İdari makam veya merciilerin, idare hukukuna özgü usul ve kurallar çerçevesinde tek yanlı olarak tesis ettiği, kesin ve yürütülmesi zorunlu, ilgililerin hukuki durumlarında değişiklikler meydana getiren ya da var olan bir hukuki durumu değiştiren, kaldıran veya yeni bir hukuki durum ortaya koyan idare işlevine ilişkin tasarrufları, idari işlem olarak adlandırılmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usûlü Kanununun 1. maddesinde, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünün, bu Kanunda gösterilen usullere tabi olduğu belirtilmiş; 2. maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar, “iptal davası” olarak tanımlanmıştır.

Yukarıda yer verilen madde hükmünden anlaşılacağı üzere, idari yargının görev alanı; idare hukuku kuralları içinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle açılan davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır.

Emsal Kararlar

1) Uyuşmazlığın konusunu, 6306 sayılı Kanun kapsamında yapılan arsa payı satışı, satış sonrasında tapuya tescil işlemleri ve davacılar tarafından bu işlemlere yapılan itirazların oluşturduğu anlaşılmakta olup, davaya konu işlemlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca idari işlem niteliğinde olduğu ve davanın görüm yerinin idari yargı olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Bu itibarla, uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddi yolundaki karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu kararda hukuki isabet bulunmamaktadır. (Danıştay, 6. Daire, 18.11.2020, 9670/11090)

2) Davalı idare tarafından, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun 4. maddesine, 16.05.2012 günlü, 6306 sayılı Yasanın ek 15. maddesiyle eklenen 2. fıkrası uyarınca, davacıların maliki olduğu 2815 ada 3 parselde kayıtlı taşınmazın da içinde bulunduğu, “Tarihi Kapalı Çarşıda” yer alan taşınmazları kapsayan “İşletme Projesi”nin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; dava konusu işlemin, davalı idare tarafından yenileme alanı sınırları dahilinde yer alan tarihi ve kültürel niteliklere haiz taşınmazlar hakkında, 5366 sayılı Kanunun tanıdığı yetki uyarınca, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu doğrultusunda toplu yapı ile kat mülkiyetinin henüz ihdas edilmediği bir aşamada ve 634 sayılı Kanunun işletme projesinin hazırlanmasına ilişkin usul ve kurallarından farklı şekilde, tek taraflı olarak, ilgililerin hukuki durumlarında kesin ve uygulanması zorunlu değişikliklere yol açacak özellikte işletme projesi adı altında tesis edilen idari bir işlem olduğu sonucuna varılmaktadır.

Bu durumda; yukarıda nitelikleri belirtilen dava konusu işletme projesinin yargısal denetiminin de idare hukuku ilke ve kuralları çerçevesinde idari yargı yerlerince yapılması gerekmekte olup, davanın görev yönünden reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında usul hükümleri açısından hukuki isabet bulunmamaktadır. (İstanbul BİM 5. İdari Dava Dairesi, 18.04.2017, 969/542)

3) 2577 sayılı Kanun’un 1. maddesinin ilk fıkrası uyarınca idarî yargının görevine giren uyuşmazlıkların çözümü bu Kanun’da gösterilen usûllere tâbi bulunduğundan ve anılan Kanun’un 20/A maddesinde yer verilen ivedi yargılama usûlü öncelikle ve süratle sonuçlandırılması önem taşıyan bazı idarî dava türleri için öngörülen özel bir yargılama usûlü olduğundan; adlî yargının görevinde olduğu değerlendirilen uyuşmazlıklar bakımından Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak usûlü belirleyen 2577 sayılı İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda düzenlenen özel bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usûlü uygulanarak karar verilmesi mümkün değildir. Ayrıca, istisnaî bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usûlünün bu şekilde geniş bir yorum yoluyla genel yargılama usûlü yerine uygulanmasının Anayasal kurallar uyarınca Kanunla belirlenmesi zorunlu olan yargılama usûlüne ilişkin konulardan biri olan mahkeme kararlarına karşı başvurulacak kanun yolunu etkileyeceği açıktır.

Dosyasının incelenmesinden, davacı şirket ile davalı idare arasında Afyon-Seçköy (Bursa) DGBH Faz-1, Burhaniye-Edremit İlçeleri Faz-1 ve Gölmarmara-Salihli-Alaşehir-Kula İlçeleri DGBH Faz-1 için Çelik Boru Alımı işine ilişkin sözleşmelerin imzalandığı, anılan sözleşmelerin davalı idarece tek taraflı olarak feshedildiği ve buna bağlı olarak işlemler tesis edildiği (teminatın irat kaydı, hak ediş kesintisi vb.), ancak fesih işlemlerinin gerekçesi olan ihaleden yasaklılık işleminin dayanağı mevzuat hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya aykırı bulunması nedeniyle iptaline karar verildiği ve 13/02/2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlandığı, akabinde Bakanlık Makamının 20/05/2020 tarih ve 12286 sayılı oluru ile davacı şirketin ihalelere katılmaktan yasaklılık kararının kaldırıldığı, bunun üzerine davacı tarafından, sözleşmenin feshine ilişkin işlemler ile buna bağlı olarak tesis edilen işlemlerin geri alınarak kaldırılması yönünde yapılan 13/10/2020 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlem ve teminatın irat kaydedilmesine yönelik işlemlerin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, …. İdare Mahkemesi’nin temyize konu kararıyla, uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin adlî yargı olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine ve kararın tebliğini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildiği, bu karara karşı davacı tarafından temyiz başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle davalı idarece tesis edilen kesin teminatın irat kaydedilmesi, davacının hakedişinden kesinti yapılması gibi işlemlere karşı açılan davanın, kamu gücüne dayalı olmaksızın özel hukuk hükümleri uyarınca ve sözleşme hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilen işlemlere ilişkin olduğu, dava konusu işlemlerin ihale işlemi olarak nitelendirilmesinin de mümkün olmadığı sonucuna varılmaktadır.

Bu itibarla, çözümü adlî yargının görevinde olan, 2577 sayılı Kanun ve bu Kanunda düzenlenen usûllerin uygulanmasına ve öncelikle sonuçlandırılması özel önem taşıyan uyuşmazlık olarak nitelendirilmesine imkân bulunmayan ve ivedi yargılama usulü kapsamında yer almayan dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak, genel yargılama usûlü yerine ivedi yargılama usûlü uygulanarak karar verilmesinde usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır. (Danıştay, 13. Daire., 31.03.2021, 618/1147)

4) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır. ” hükmü ile duruşmaya ilişkin 17. ve 18. maddelerde duruşmalarda tanık dinlenilmesine ilişkin herhangi bir hüküm yer almaması sebebiyle tanık dinleme talebi yerinde görülmemiştir. (Ankara BİM 2. Vergi Dava Dairesi, 18.06.2020, 1286/333)

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *