Parselasyon Planına İtiraz ve Dava Açma Süresi

Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden birisi olan mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliği göz önünde bulundurulduğunda, bu hakkın ihlal edildiğinden bahisle söz konusu ihlalin kaldırılmasına yönelik gerekli işlemlerin yapılması istemiyle ilgililer tarafından 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca her zaman idareye başvurulabileceğinin ve bu başvurunun reddedilmesi halinde aynı Kanun'un 7. maddesinde öngörülen 60 günlük yasal süresi içinde söz konusu işleme karşı dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.

Özet : Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden birisi olan mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliği göz önünde bulundurulduğunda, bu hakkın ihlal edildiğinden bahisle söz konusu ihlalin kaldırılmasına yönelik gerekli işlemlerin yapılması istemiyle ilgililer tarafından 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca her zaman idareye başvurulabileceğinin ve bu başvurunun reddedilmesi halinde aynı Kanun’un 7. maddesinde öngörülen 60 günlük yasal süresi içinde söz konusu işleme karşı dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.

Dava Konusu Olay: İstanbul ili, Beykoz ilçesi, … Mahallesi, eski … ada, … sayılı parsel ve eski … ada, … sayılı parselleri kapsayan alanda Beykoz Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararı ile kabul edilen parselasyonun iptali istenilmektedir.

 

 

 

İlgili Yasal Düzenlemeler :

Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” kenar başlıklı 35. maddesinde; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denilmektedir.

Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmektedir.

Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” kenar başlıklı 40. maddesinde ise “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.” hükmü yer almaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmında “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” düzenlemesi yer almaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (Sözleşme) Ek (1) No.lu Protokol’ün “Mülkiyetin korunması” kenar başlıklı 1. maddesinde de; “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez. ” kuralına yer verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, aynı maddenin 2. fıkrasında ise; bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı belirtilmiştir.

Hukuki Değerlendirme :

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 704. maddesinde mülkiyet hakkının kapsamına arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerin girdiği, 705. maddesinde, taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının kural olarak tescille gerçekleşeceği; miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet hakkının tescilden önce kazanılacağı, ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesinin, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlı olduğu hükme bağlanmıştır.

Uyuşmazlıkta; dava konusu İstanbul ili, Beykoz ilçesi, … Mahallesi, eski … ada, … parsel ve eski … ada, … parsel sayılı taşınmazların … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararıyla muris … adına tesciline karar verildiği, bu kararın da Yargıtay aşamasından geçerek 01/11/1977 tarihinde kesinleştiği, dava dosyasında bulunan … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararından anlaşılmaktadır.

Bu durumda, taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasını öngören 4721 sayılı Medeni Kanun’un 705. maddesi gereği her ne kadar muris … adına tescil kararı tapuya işlenmemiş olsa da mahkeme kararıyla tescile gerek olmadan mülkiyet kazanıldığından dava konusu taşınmazların Ek 1 no’lu Protokol’ün 1. maddesi ile Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında “mülk” kavramı içerisinde yer aldığına tereddüt bulunmamaktadır.

Öte yandan, dava dilekçesinde belirtilen ve … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararının gerekçesinde yer verilen … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararında; İstanbul Belediyesi’nin davalı sıfatıyla davanın tarafı olduğu ve kararı temyiz ettiği hususu dikkate alındığında, dava konusu parselasyon işlemine konu taşınmazların davacılar murisi … adına tesciline karar verildiğinin mülga İstanbul Belediyesince bilindiği açıktır.

Dosya kapsamında yapılan incelemeden; mülga İstanbul Belediyesince alanda yapılan ıslah imar planına göre tesis edilen dava konusu parselasyon sonucunda, davacıların murisi … adına tesciline karar verilen uyuşmazlık konusu parselin parselasyona dahil edildiği ve dağıtım sonucunda İstanbul Belediyesi adına tahsis edildiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu parselasyon sonucunda uyuşmazlık konusu parsellerin mülkiyetini mahkeme kararı uyarınca tescilden önce kazanan ancak tapu kütüğüne tescil edilmediği için tasarrufta bulunamayan …’nun mirasçılarının, davanın tarafı olmaları nedeniyle mülkiyetin mahkeme kararı ile …’na geçtiğini bilmesi gereken idarenin işlemi sonucunda mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığı anlaşılmakta olup ortaya çıkan hukuka aykırı durumun hukuk düzenince korunması beklenemez. Dava konusu işlem nedeniyle mülkiyetten yoksun bırakılmalarının söz konusu olmasından ötürü davacıların mahkemeye erişim hakkı kısıtlanmadan mülkiyet haklarının korunmasının sağlanması gerekmektedir.

Diğer yandan, Anayasa Mahkemesinin 10/04/2003 tarihli, E:2002/112, K:2003/33 sayılı ve 17/03/2011 tarihli, E:2009/58, K:2011/52 sayılı kararlarında, mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliğe sahip olduğuna, bu hakkın zamanaşımına uğramamasının hukukun genel ilkelerinden birisi olduğuna vurgu yapılmıştır.

Bu itibarla, öncelikle davacıların mirasçılık durumunun ilk derece mahkemesince tespit edilip dava açma ehliyetine ilişkin tereddütlerin giderilmesi ve ehliyet hususunun aşılması halinde işin esasına girilmesi ve yerinde yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenecek raporun dikkate alınması suretiyle yapılacak inceleme sonucunda bir karar verilmesi gerektiğinden davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

Danıştay 6. Daire, 20.06.2023 tarihli ve 2021/7054 E., 2023/6258 K. sayılı kararı