Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir.Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.

Giriş

Anayasanın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinde; “… idari işlemlere karşı açılacak davalarda süre yazılı bildirim tarihinden başlar.” hükmü yer almıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinde;

“1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

2. Bu süreler;

a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,

b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği tarihi izleyen günden başlar.

3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar.

4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanun’un “Sürelerle ilgili genel esaslar” başlıklı 8. maddesinde;

1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.

2. Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.

3. Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.

1- Genel Dava Açma Süresi

Anayasa’nın 125. ve 2577 sayılı Kanun’un 7. maddelerinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı belirtilmek suretiyle dava açma süresinin başlamasında, “yazılı bildirim”in esas alınması öngörülmüştür.

Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlar. Dolayısıyla tebliğin yapıldığı gün süre hesabında dikkate alınmayacaktır.

2- Özel Dava Açma Süreleri

İdari yargıda genel dava açma süresi altmış gün olmakla birlikte eğer özel kanunlarda özel bir dava açma süresi öngörülmüşse bu sürenin dikkate alınması gereklidir. 

Özel dava açma sürelerine örnek olarak;

  • Bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabilir. (6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, madde 6)
  • Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir. (2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu, madde 14)
  • Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. (6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, madde 53)
  • Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde vergi mahkemesinde dava açabilir. (6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, madde 58)
  • Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca verilen para cezasına karşı Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. (5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununu, madde 102)
  • Çevre Kanunu uyarınca verilen idari yaptırım kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılabilir. (2872 sayılı Çevre Kanunu, madde 25)
  • İvedi yargılama usulünde dava açma süresi otuz gündür. (2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, madde 20/A: a) İhaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri. b) Acele kamulaştırma işlemleri. c) Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları. d) Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca yapılan satış, tahsis ve kiralama işlemleri.    e) Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alınan kararlar. f) Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca alınan Cumhurbaşkanı kararları.)
  • Merkezî ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulünde dava açma 10 gündür. (2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, madde 20/B)

Bireysel İşlemlere Karşı Dava Açma Süresi İlanla Başlamaz.

Danıştay 13. Daire, 24.05.2023 tarihli ve 2023/1266 E., 2023/2592 K. sayılı kararı

Düzenleyici işlemler dışında kalan bireysel nitelikteki idarî işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma sürelerinin hesabında, idarî işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekte ise de, idarece tesis edilen işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle de idarece yazılı bildirim zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, öğrenme tarihinin esas alınması gerekmektedir.

Öte yandan, 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen, dava açma süresinin hesabında bildirim yerine ilanın esas alınarak sürenin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlamasına ilişkin kural, ilanı gereken düzenleyici işlemlere karşı açılan idarî davalara yöneliktir.

Düzenleyici idarî işlemler, genel ve kişilik dışı olan idarî işlemlerdir. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, tüzük ve yönetmelik gibi işlemler bu niteliktedir. Düzenleyici işlemler, maddi kriter bakımından, yani içerikleri itibarıyla, kanunlara benzerler. İdare, düzenleyici işlemlerle kurallar (normlar) koyar (GÖZLER Kemal, İdare Hukuku, Cilt:1, Ekin, Mayıs 2019, Bursa, s.770).

2577 sayılı Kanun’da düzenleyici işlemlere karşı dava açma süresinin başlangıcı olarak öngörülmüş olan ilân tarihinin, bireysel işlem niteliğinde olan ihalelere yönelik işlemler açısından uygulanması mümkün olmayıp, bu işlemlerin de yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal süresi içinde dava konusu edilebileceğinin kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, dava konusu ihale işlemi, ilanı gereken düzenleyici işlem niteliğinde olmadığından dava açma süresinin ilanla başlamayacağı ve yazılı bildirim yapılmayan hâllerde işlemin bütün unsurlarıyla ilgililer tarafından öğrenildiği tarihten itibaren dava açma süresinin başlayacağı dikkate alındığında, davanın, ilan veya ihale tarihinden itibaren değil ihaleden hukuka aykırılık iddialarının dayanağı bütün unsurlarıyla haberdar olunan ve öğrenme tarihi olarak belirtilen tarihi izleyen günden itibaren süresi içinde açılıp açılmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından, uyuşmazlık konusu 14 (on dört) adet su sporu irtibat noktasının hukuka aykırı olarak kiralandığından bahisle kiralama işleminin iptali istemiyle ihale üzerinde kalan ve sözleşme imzalanan dava dışı şirkete karşı … İdare Mahkemesi’nde 06/01/2023 tarihinde dava açıldığı, anılan Mahkemece davaların 2577 sayılı Kanun’un 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar verildiği, davacı tarafından söz konusu kiralama işleminin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nce 20/07/2022 tarihinde pazarlık usulü ile gerçekleştirilen ihaleye istinaden yapıldığına ilişkin bilgilere söz konusu görev ret kararlarının kendisine tebliğ edildiği 07/02/2023 tarihinde öğrenildiğinden bahisle 09/02/2023 tarihinde ihalenin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, dava dosyasında davacının bu tarihten daha önce dava konusu ihale bilgilerini öğrendiğine ilişkin herhangi bir bilgi veya belgenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, davacı tarafından dava konusu işlemin bütün unsurlarıyla öğrenildiği tarih olarak belirtilen 07/02/2023 tarihini izleyen günden itibaren 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen 30 günlük dava açma süresi içinde, 09/02/2023 tarihinde açılan işbu davanın süresinde olduğu anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

Özel Dava Açma Süresine Tabi Olmasına Rağmen, Bu Hususun İdari İşlemde Açıklanmaması Halinde, Genel Dava Açma Süresinin Uygulanması Gerekmektedir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 23.12.2019 tarihli ve 2019/3177 E., 2019/6750 K. sayılı kararı

İlgili mevzuat başlığı altında belirtilen Anayasa ve 2577 sayılı Kanun hükümleri karşısında; özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin başlamasında yazılı bildirimin esas olduğu, dava açma süresi hesabında ilân tarihinin, ancak “ilanı gereken” düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate alınacağı, bireysel/subjektif nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin, bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren dava açabilecekleri açıktır.

İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır.

Bununla birlikte, idari işlemin niteliğinin ve hukuki sonuçlarının davacı tarafından bütünüyle öğrenildiği kimi davalarda, bilgi edinmenin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı ve dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir.

Ancak, bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasa’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı Kanun’la bağdaşmadığından, bu istisnai durumun oluştuğu kabul edilerek bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibarıyla davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği de açılan idari davada idari yargı merciince karara bağlanacaktır.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda acele kamulaştırmaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanmasının ilgililere tebliğ hükmünde olduğuna dair bir hükme yer verilmemiştir.

Ayrıca, acele kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin Anayasa’da yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte olması itibarıyla, yazılı bildirim yapılması, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.

Bu çerçevede, muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının, uygulanma süresi içerisinde, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği açıktır.

Öte yandan, idari işlemlerin nitelikleri gereği özel kanunlarda genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.

Bu açıklamalar çerçevesinde, uyuşmazlıkta, dava konusu edilen acele kamulaştırmaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararı davacıya tebliğ edilmediğinden, bu işleme karşı öğrenme tarihinden itibaren 60 günlük genel dava açma süresi içerisinde dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.

Dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile UYAP üzerinden gönderilen istek üzerine incelemeye açılan, acele el koyma davasına ilişkin Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/75 Değişik İş sayılı dosyasının birlikte incelenmesinden; davaya konu taşınmazın değerinin belirlenebilmesi amacıyla anılan Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan ve davaya konu acele kamulaştırma kararının tarih ve sayısı ile yayımlandığı Resmi Gazete’nin tarih ve sayı bilgilerini içeren raporun görülmekte olan davanın davacısına tebliğ edildiği, anılan davacının ise bilirkişi raporunda belirlenen bedele, 24/11/2017 tarihinde vekili vasıtasıyla sunduğu dilekçe ile Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde itirazda bulunduğu anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, acele el koyma davasında alınan bilirkişi raporunun, görülmekte olan davanın davacısı K1’e tebliğ edildiği tarih tespit edilememiş olsa da; anılan davacının acele el koyma davasında alınan bilirkişi raporuna vekili vasıtasıyla itirazlarını sunduğu 24/11/2017 tarihinde davaya konu acele kamulaştırma kararını, tüm ayrıntılarıyla öğrendiğinin kabulü gerekmektedir.

Bu durumda, acele kamulaştırmaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararını 24/11/2017 tarihinde öğrendiği anlaşılan davacı tarafından, bu tarihten itibaren 60 gün içerisinde v

İşlemin Niteliği Veya İşlemin Muhatabının Sayısının Çokluğu Sebebiyle Yazılı Bildirim Olmamasına Rağmen Dava Açma Süresinin Başladığı Kabul Edilebilir: ÇED Kararı Örneği

Anayasa Mahkemesi’nin 19.11.2020 tarihli ve 2018/21003 başvuru numaralı kararı

8. Muğla’nın Merkez ilçesi, Orhaniye Mahallesi, Karabağlar Yolu mevkii civarında kırma-eleme tesisi kapasite artırımı projesi hakkında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (İdare) tarafından 13/3/2012 tarihinde çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporu ve ÇED olumlu kararıverilmiştir.

9. Karar, Muğla Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü (İl Müdürlüğü) ilan panosunda 9/4/2012-24/4/2012 tarihleri arasında ilan edilmiştir.

10. Başvurucular karardan 25/4/2017 tarihinde haberdar olduklarını ileri sürmüşler ve anılan kararın iptali talebiyle Muğla 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) 15/5/2017 tarihinde dava açmışlardır.

32. Başvurucular, dava açma süresinin başlangıcı olarak davaya konu işlemin İl Müdürlüğü ilan panosunda ilan edildiği tarihin (24/4/2012) esas alınmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğinden şikâyet etmektedir.

33. 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinde belirtilen dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı belirtilmiştir. Söz konusu hükmün amacı idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlamaktır. Dava açma süresinin başlangıcı olarak ilgililere yazılı bildirim yapılması esas olsa da bazen işlemin niteliği veya işlemin muhatabının sayısının çokluğu sebebiyle yazılı bildirim olmamasına rağmen dava açma süresinin başladığı kabul edilebilir. Yazılı bildirimin yapılmadığı ve dava açma süresinin başladığının kabul edildiği bu hâllerde de idare tarafından ilgililerin dava açma haklarını kullanabilmeleri için en uygun vasıtaların kullanılmış olması gerekir. İdare tarafından yapılan bildirime ilişkin vasıtanın dava açma süresini başlatır nitelikte olup olmadığını belirlerken kullanılan ölçütün işlem sahibi idareyi de ağır bir külfet altında bırakır nitelikte olmamasına dikkat edilmelidir.

34. Anayasa Mahkemesi benzer bir başvuruda çevresel etki değerlendirmesine ilişkin mevzuatta; gerçekleştirilmesi planlanan projenin ÇED süreci hakkında, projeden etkilenecek veya etkilenmesi muhtemel halkın yaşadığı yer veya yerlerde ilan yapılmasının öngörüldüğünü, bu ilan ile kararın yöre halkına duyurularak kişi ve kurumların süreç hakkında bilgilendirilmesinin amaçlandığını ifade etmiştir (Egeçep Derneği ve diğerleri, B. No: 2015/4453, 3/7/2018, § 40). Dolayısıyla ÇED olumlu kararı verildikten sonra yöre halkına yapılacak bilgilendirmenin halkın haberdar olmasını sağlayacak şekilde yapılmasıgerekmektedir.

35. Olay tarihinde yürürlükte olan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 14. maddesinde ÇED kararlarının uygun araçlarla halka duyurulması gerektiği düzenlenmiştir. 25/11/2014 tarihli ve 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 14. maddesinin (y) bendine göre askıda ilan tanımının valilik, kaymakamlık ve muhtarlık binaları veya köy odasında bulunan askı ilan yerlerinde yapılan duyuru olduğunu ifade etmekle halkın idari işlemden haberdar olmasına yönelik araçların belirlendiği görülmüştür. İdarenin ilan vasıtalarını tercih etmede halkın daha sık irtibatta bulunduğu ve işlemden haberdar olma kapasitesinin yüksek olduğu yerleri öncelikle tercih etmesinin işleme karşı dava açma süresinin başlatılması bakımından önemli olduğu belirtilmelidir.

36. Somut olayda ÇED olumlu kararının İl Müdürlüğü panosuna asılması ile yetinildiği tespit edilmiştir. Panoya asma yöntemi dışında kapasite artırımına gidilen tesisin bulunduğu aynı mahallede yaşayan yöre halkının konudan haberdar olmasını sağlayacak başkaca herhangi bir yönteme başvurulduğuna ya da başvurucuların karardan bir şekilde haberdar olduklarının kabulünü haklı kılan bir neden bulunduğuna dair herhangi bir bilgi ya da belge bulunmamaktadır.

37. Bu bağlamda kapasite artırımı yapılan tesis ile aynı yörede mülkleri bulunan başvurucuların sadece İl Müdürlüğü ilan panosunda yayınlanan ÇED raporu ve ÇED olumlu kararını takip ederek ilan tarihinden itibaren dava açmalarını beklemenin hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri bağlamında öngörülebilirlik sınırları içinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu bakımdan başvurucuların dava açma süresinin başvurucuların henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işletilmeye başlaması, mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılmaktadır.

38. Bu açıklamalar çerçevesinde Daire tarafından başvuruya konu somut olayın koşulları çerçevesinde herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, uygun araçlarla ilân edilmeyen işlemin salt ilan tarihi esas alınarak 60 gün içinde dava açılmadığı gerekçesiyle davanın süresinde olmadığına dair yapılan yorumunbaşvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorum olduğu ve bu yorumun başvurucuların mahkemeye erişim hakkını kullanmasını aşırı derecede güçleştirdiği tespit edilmiştir.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.